29 Ağustos 2014 Cuma

MORLU MUTFAK HEDİYE DAĞITMA ETKİNLİĞİ

MORLU MUTFAKTAN GELEN HEDİYE KUTUM
   Morlu Mutfak blogunun yapmış olduğu hediye dağıtma etkinliğinde morlu mutfak ile eşleşmiştim, sevgili Derya'dan gelen sevimli ve değerli hediyelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
morlu mutfak hediye kutusu1

morlu mutfak hediye kutusu2

 

***MORLU MUTFAK HEDİYE DAĞITMA ETKİNLİĞİ
Merhaba arkadaşlar, Ne zamandır kafamda böyle bir etkinlik  vardı,düzenlendi mi bilmiyorum...Eğer fazla katılım olursa çok güzel bir etkinlik olacağını düşünüyorum..Etkinliğimizde birbirimizle eşleşip hediyeler dağıtalım ...

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Kışa Hazırlık Başlıyor

   Her ne kadar buz dolabının kendi derin dondurucusunun haricinde bir derin dondurucum olmasa da, kendi çapımda yettiği kadar kış için hazırlığımı yapmaya çalışıyorum.
   Vişne almayı bu yaz ihmal ettiğimden aklıma bizim sitenin dışındaki vişne ağacı geldi ve sahibinden rica ile biraz vişne aldım, yıkayarak orta boy bir saklama kabına koyarak derin dondurucuya attım, ben genelde vişneleri kabın içinden istediğim kadar alarak ve daha buzlu iken doğrayarak keklerde kullanıyorum, tercihe göre komposto yapımında da kullanılabilir.
   Patlıcanları yıkayıp kuruladıktan sonra üzerine yağlı kağıt serilmiş olan fırın tepsisine diziyor ve fırında közlüyorum, fırından çıkarttıktan sonra kabuklarını soyuyorum, bıçakla doğruyorum, soğuduktan sonra istediğim kadar bölerek poşetliyor ve dondurucuya atıyorum.
   Aynı yöntemi yeşil ve kırmızı biberler için de uyguluyorum.
   Gelelim pazar alışverişinin vazgeçilmezi olan taze fasulye ve yumurta domateslere:)
   Fasulyeleri yıkayıp doğruyorum, domatesleri kabuklarını soyduktan sonra (kolay soyulması için kaynar suda bekletebilirsiniz) doğruyorum, ikisini göz kararı birleştirdikten sonra büyük bir tencerede biraz tuz ekleyerek ve ara ara karıştırarak rengi dönene ve yumuşak hale gelene kadar pişiriyorum, soğutup istediğim miktarda  poşetlere koyduktan sonra poşetlerimin top top olup çok yer kaplamaması için üzerine bastırarak düzeltiyorum, üst üste dizerek dondurucuya atıyorum. (Aşağıdaki resimde görüldüğü gibi dondurucuya yerleştirdim.)
   Menemenlik ya da yemeklerde kullanmak üzere domates yapımına gelirsek, domatesleri kabuklarını soyduktan sonra yeşil biberlerle birlikte küçük küçük doğruyoruz ya da robottan geçiriyoruz, domates ve biberleri derin ve büyük bir tencerede kaynatıyoruz, menemen kıvamına geldikten sonra, sıcak sıcak kavanozlara dolduruyoruz ve kavanozları ters çevirip soğuyana kadar o şekilde bekletiyoruz. Soğuduktan sonra kuru ve serin bir yerde düz çevirerek muhafaza ediyoruz.  
    Kuru fasulye, bezelye, barbunya gibi sert ve pişmesi zaman alıcı bakliyatları ise düdüklü tencerede haşlayıp, süzdükten sonra soğutup, poşetleyerek buzluğa atabilirsiniz. 
    Vaktiniz ve yeriniz olursa, yeşil dolmalık biberleri ve yaprak sarması şeklinde hazırlayacağınız dolmaları saklama kabına ya da poşete koyduktan sonra istediğiniz zaman pişirmek üzere dondurucuya atabilirsiniz.

taze fasulye

5 Ağustos 2014 Salı

Dilimizi Koruyalım


Türkçemiz malum olduğuz üzere eski dillerden birisi ve eski bir dil olması münasebetiyle de birçok yabancı kelimeyi zamanla içine alarak kendi parçası haline getirmiş, kendisi ile özleştirmiş.

Her ne kadar bazı yabancılar Türkçe’nin zor bir dil olduğunu düşünse de ben dilimizi seviyorum ve öğrenmenin de öğretmenin de kolay olduğunu düşünüyorum. En basitinden düşünürsek kolay kelime türetebiliyoruz, yada bir kelimeyi birden fazla manada kullanabiliyoruz.

Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim konu dilimizin yabancılaştırılması, yabancı kelimelerle birleştirilmesi, mekan isimlerinin yabancılaştırılması. Çok uzağa gitmenize gerek yok, şöyle bir etrafınıza bakarsanız dilimizin yıpratıldığına dair örneklerle karşılaşabilirsiniz.

Örneğin “Cafe Durak” gibi bir yer adı olduğunu düşünelim, neden yabancı kelime kullanıyoruz, yabancı kelimeler kullanıldığında o yer daha mı kaliteli oluyor? Hatta durumu biraz daha abartarak yabancı kelimeleri cümle içinde neden kullanıyoruz?
Görsel ve işitsel yayın organlarında sıklıkla duyduğumuz “Talk showcu” neredeyse bir unvan haline getirilmemiş mi? Ya güle güle yerine bay bay demelerimize, çüüüz demelerimize ne demeli?

Dilimizin en güzel yanlarından birisi olan yazılıdığı gibi okunması ya da eklemeli bir dil olması özelliğini neden yanlış kullanımlarla basitleştiriyoruz. Neden çevrim içiyim yerine online’ım diyoruz ?Tamam dilin canlı bir kavram olduğunu sürekli değişim halinde olduğunu kabul ediyorum ama yabancılaştırılmasını ya da yabancı kelimelerin Türkçeleştirilmesini doğru bulmuyorum.

Gerçekten hiç hoş olmayan hatta komik yazılarla karşılaştığım oluyor.
Simitçi yerine Smithçi diye bir yer adı olabilir mi? Türçe kelimelere bu şekilde İngilizce kelime görüntüsü verilmesine şaşırıp kalıyorum. Peki biz dilimizi koruyamazsak nasıl gelişen bir toplum, ülke haline geliriz, dilimizi nasıl yaygınlaştırırız, bunları düşünmek zorundayız.
Dilimizin zenginleştirilmesi bakımından farklı dillerden kültürlerden etkilenilerek imla ve yazım kurallarına uygun bir şekilde yeni kelimelerin dağarcığımıza eklenmesi belki doğru olabilir ama alfabemizde olmayan harflerin kelimeler içinde kullanımı kabul edilebilir mi?

Örneğin “Evet” yerine “Ewet” yazılması doğru olabilir mi?
İşte bu tarz kullanımları doğru bulmuyorum, kullanmamaya dikkat etmeye özen gösteriyorum. Ve yazımı okuyanlardan rica ediyorum, dilimizi koruyalım, dilimize saygı gösterelim.
* Sevgili Aslıcanım dilimize ne kadar çok önem verdiğini bildiğim için senin için yazdım...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Blog Deposu " Blog Sayfamı Takip Et Çekilişi"


Blog sayfamı takip et çekilişi
Merhaba arkadaşlar, Blog Deposu'nda uzun zamandır etkinlik düzenlemiyorduk ve bunun için abartmıyorum onlarca mail aldım.

Bloglar birbirini kolayca takip edebilsinler diye bu çekilişi düzenlemeye karar verdim. Bu çekilişte ödül olarak, 1200'den fazla blog yazarının paylaşımda bulunduğu Blog Deposu Google plus topluluğumuzda, kazananlarının blog sayfalarına 6 ay boyunca direkt olarak link verilecektir. Bu çekilişi, katılan tüm adaylar arasından 9 blog kazanacaktır.

1 Ağustos 2014 Cuma

Kahve Telvesi

 

Kahve ile aram pek yoktur ancak güzellik ve bakım üzerine eğitim almış olan kahve aşığı bir yakınımdan,  kahve telvesinin cilde çok yararlı olduğunu, içtiğimiz kahvenin telvesini atmayarak onunla yüzümüzü ve hatta ellerimizi yıkayabileceğimizi duyduktan sonra denemeye karar verdim.  Telveyi ıslak olan yüzüme ve ellerimin üzerine dairesel hareketlerle masaj yaparak uyguladıktan sonra yıkadım ve harika bir sonuç ile karşılaştım. Yüzüm ve ellerim tertemiz, parlak ve yumuşacık oldu. Sanırım kan dolaşımını arttırdığı için cilde bir parlaklık bir canlılık geliyor. Bu harika tepki neticesinde başka yararlarının da olabileceğini düşünerek küçük bir araştırma yaptım.
Parlak Saçlar İçin: Kahve telvesini saçımıza sürerek yaklaşık 15-20 dk beklettikten sonra durulayarak haftada bir yapacağımız bu maske ile sağlıklı ve parlak saçlak elde edebiliyoruz.
Temiz Mutfak Aletleri İçin: Kahve telvesini yağ ve kirleri temizlemek için kullanabiliyoruz.
Güçlü Bitkiler İçin: Bitkilerimizin sulama suyuna kahve telvesi eklersek, nitrojen desteği sağlamış oluyoruz. Ayrıca bitkilerimizin etrafına kahve telvesi dökerek böceklenmesini engellemiş oluyoruz.
Güzel Kokan Buzdolapları İçin: Buzdolabına yerleştireceğimiz bir fincan kahve telvesi ile kötü kokuları gidermiş oluyoruz.

Kahve Telvesi